Hayatımızı Ne Kadar Sahici Yaşıyoruz?

 

 

 

 

Doğduğumuz coğrafya kaderimiz mi?

Üzerine çokça tartışılan bir soru…

İnsan gelişimi ve psikolojisi açısından bakacak olursak, belki kaderimiz değil ama hayata bakışımızı, doğru&yanlış, sebep&sonuç değerlendirmemizi fazlaca etkileyen unsurlardan biri mutlaktır ki kültürdür.

Bizim kültürümüzün, öz-güven, öz-değer, öz-şefkat, kişilik gelişimi gibi konularda çokça hasar bırakmaya uygun bir yapısı var.

90’larda çocuk olanlar çok iyi bilirler;

Misafirliğe gidildiğinde, ikinci dilim keki istemek büyük ayıptır ve bir anda annenizin size çevrilen kocaman gözleriyle karşılaşırsınız… Talep etmek ile arsızlık arasındaki ayrım çok da net değildir, dengeler şaşabilir..

Bugün biraz daha üzerine durmak istediğim konu ise, duygularla kalabilmek,
özellikle de olumsuz olanlarıyla…

Mesela derin bir üzüntü içerisinde olduğumuzu düşünelim.

Bir haksızlığa uğradığımız için çokça öfkeli olabilir, sevgilimiz ya da eşimizden ayrılmış kendimizi yalnız ve yaralı hissederken ızdırap içinde olabilir yahut ebeveynlerimizden birini kaybetmiş yas içerisinde olabiliriz…

Bunların hepsi baş etmesi güç duyguların bombardımanına uğradığımız durumlardır ancak tüm duygular gibi yaşanarak sindirilmesi gerekir.

Üzüntü, öfke, yas… hepsine alan tutar, deneyimler ve tüketirsek bir hediye ile çıkabiliriz içinden.

Sosyal medyada yer alan videoda hahamın anlattığı ‘ıstakozların nasıl büyüdüğü’ hikayesindeki gibi,
Istakoz, sert bir kabuğun içinde yaşayan narin bir hayvan, ancak bu sert kabuk genişlemiyor…

Peki ıstakoz nasıl büyüyecek?

Istakoz büyüdükçe kabuk onu sıkıştırıyor ve konforunu bozuyor.

Diğer balıklardan korunmak için ıstakoz bir kayanın altında güvenli bir alana çekiliyor ve kabuğunu çıkarıp atıyor, kendisine yeni bir kabuk üretiyor!

Zamanla kabuk yeniden onu sıkıştırmaya başladığında aynı şeyi tekrarlıyor…

Bizim de yaşamımızda sert kabuklarımız var hem de birden fazla…

Gerektiğinde belki o kabuğu çıkarıp atabilmek, aynı zamanda sıkışmışlık hissini görmezden gelmemek, yüzleşmek ve harekete geçmek lazım…

Yaşamaktan kaçındığımız her duygu, peşimizdeki hayaletler gibidir. Günün birinde hiç beklemediğimiz bir anda karşımıza çıkıverir!

Tüm duyguları yaşamaya izin verdiğimiz, zorlayan duygulara da dayanabildiğimiz ve bu duyguların bizi geliştirmesine fırsat tanıdığımız bir yaşam dilerim…