Varoluşu anlamlandıran esas kavram ‘Ölüm’ …
Halbuki söylerken de ne kadar soğuk geliyor kulağımıza sese bürünmüş hali.
Günümüz salgın hastalıkları ve ne yazık ki her gün farklı ülkelerden gelen virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin bilgileri gündemimizi alt üst ederken,
‘Ölüm’ kavramını biraz da felsefi açıdan ele almak istedim.
Yolun sonuna ne vakit geleceğimizi bilemediğimiz ancak
son durağın varlığının bilincinde gerçekleştirdiğimiz bir yolculuktur yaşam!
Bu yolculuk sırasında deneyimlediğimiz,‘ ben varım’ diyebildiğimiz ve yaşadığımızı ruhen, bedenen ve mental olarak kavradığımız zamanlar, esasen kendimizi var edebildiğimiz vakitlerdir mühim olan.
Ölüm, bize varoluşun ertelenemeyeceğini hatırlatır ve yaşamak için hala zaman vardır!
Tam da bugünü değerlendirecek olursak, varlığımızı tehdit eden bir virüs bize ölümü hatırlatıyor,
Ve yaşamak için hala olan vaktimizi korumak için önlemler almayı öğütlüyor uzmanlar!
Kollektif bilinç ile, hayatta kalmak ve varlığımızı sürdürmek için önlemler alınıyor, korku ve kaygı seviyelerinin yükselmesi ile birlikte daha sıkı tutunuyoruz hayata.
Stoacılar der ki; ‘nasıl yaşanacağını öğrenmek istiyorsan, ölümü düşün’…
Son günlerde sıkça düşünüyoruz ölümü, biz düşünmek istemesek de dış uyaranlar sık sık hatırlatıyor.
Neredeyse tüm dünya, bir olmuş savaşmaya çalışıyoruz adı virüs olan ölümün bir başka tasviriyle.
Hepimizin ‘biricik’ olduğu bu hayatta, yaşantımızı varoluşumuzu anlamlandırdığımız alanda,
Biricikliğimizi yaşayabileceğimiz ve yansıtabileceğimiz özgün bir yaşamdır esas olan…
Vaktimizi ve bize ne kadar bahşedildiğini bilmediğimiz ömrümüzü,
Varlığımızı değerli kılarak, anlamlandırarak yaşayabilmek dileğiyle…